Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sonbaharın yaprak dökümünde, açar siyah çiçekler.
Artık zaman rüzgarına dayanamaz hayat ağacım.
İçimdeki umutlar, çürüyüp yok olmayı mı bekler?
Yoksa hasrete mahkum olup, kurulur mu darağacım.
Durgun denizde demir atmış bir sal gibidir, tabutum.
İlâhi musîkiyle dinlerim, salâyı musallâdan.
Ardımdan dökülen gözyaşlarını içip, yudum yudum,
Beklersin, dönerim diye belki, bıkmadan usanmadan.
Cemaatim donmuş hırçın deniz misali, safta durur.
Bir imamın verdiği son hizmetle, kılınır namazım.
Sır bahçemde yetişen al gelincikler, anında kurur,
Hakiki sevdalarımı yüreğimden asla komazım.
Gül hazin, bülbül perişan, yaprak dualardadır dalda.
Çöker gök şiddetinden, yükselen tekbir-i sadâların.
Gidiyor nihai mekâna doğru, ahenkle son yolda,
Cansız bedenim yüzüyor, çıkmış üstüne dalgaların.
Getirmeyin kabrime, dalından koparıp çiçekleri.
Mezarımda bir fatiha okuyacak dostu beklerim.
Dağlamayın benim için sevgiyle çarpan yürekleri.
Ben ulu selvide yaprak ve ben açan o çiçeklerim.
Getirmeyin kabrime, dalından koparıp çiçekleri......
07.10.1999/Girne
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 62 ziyaretçi (71 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|